Hakkımda

TEKNOLOJİ İLETİŞİMCİSİ / SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLETİŞİMCİSİ

KONUŞMACI | MODERATÖR | YAYINCI | ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

 

Mesleki açıdan yaptığım tüm işleri görmek isterseniz, LinkedIn profilime göz atabilirsiniz. Hakkımda biraz daha özel detayları öğrenmek isterseniz, okumaya devam edebilirsiniz.

Zonguldak’ta dünyaya geldiğimde, sene 1975 idi. Babam Behzat Rıfat Doğanay sayesinde o günlerde ileri teknolojiye sahip ürünlerle tanıştım. Benim doğumum sırasında iki ablam ve ağabeyim, evdeki makaralı film kullanan projeksiyon cihazından çizgi film izliyorlarmış. Babamın yakın ilgisi sayesinde henüz okula gitmeden evdeki gazeteleri okumaya başlamıştım. Bu yüzden ilkokul birinci sınıfı okutmadılar bana, okula ikinci sınıftan başladım. Belki de bu yüzden, el yazısı pratiği yapmadığım için, ailede el yazısı okunamayan tek kişiyim. Herkes tıp doktoru olmama verir bunu ama ilgisi yok 🙂  Ayrıca solağım ve bu benim yaşamıma hep komiklikler kattı.

Bir insanın yaşayabileceği en büyük şans iyi bir aileye doğmak ise, ikinci en büyük şans da iyi bir ilkokul öğretmenine denk gelmek bence. Emine Öğretmen (Emine Kıvrak) benim hayatımın en büyük şanslarından biridir. Sadece 4 sene öğrencisi oldum ama 30 senedir faydalandığım pek çok şey öğrendim. İnanmazsınız, o yıllarda bize rutin müfredattaki sınavlar haricinde her ay 50 sorudan oluşan “güncel bilgiler” sınavı yapardı. Bu sayede günlük gazete okuma ve günlük haber izleme alışkanlığı edindim. Türkçeyi oldukça iyi kullanırım, bu da büyük ölçüde Emine Öğretmenim’in katkısıyla edindiğim bir beceridir. İlk 10 yaş, insanın hayatında ne kadar önemli…

Babamı 2004’te kaybettik. Üniversite öğrencisiyken maddi durumu izin vermesine rağmen standart harçlık haricinde hiç para vermedi bana. Bana araba alabilecek şartlara sahipti ama araba da almadı. Çok kızardım o günlerde ona. Sonradan bunun esas olarak neye hizmet ettiğini anladım. Her sabah İstanbul Tıp Fakültesi’ne giderken ve dönerken 6 kez vasıta değiştiriyordum; otobüs, tramvay, vapur, dolmuş… Okuldaki pek çok arkadaşımla bu sayede samimi oldum, bir arabam olsaydı bu kadar geniş çevrem olmayacaktı muhtemelen. Bütçe yapmayı da o günlerde öğrendim.

1992 senesinde üniversite sınavına girdiğimde, önce tercihleri yapıyorduk. Benim 6 tane mühendislik, 1 tane de tıp tercihim oldu, onu da son sıraya koymuştum (mühendislikleri tutturamazsam, dışarıda kalmayayım diye). Son tercihim olan İstanbul Tıp’a girdim. Büyük ablam ve ağabeyim de İstanbul Tıp mezunu, onlar hekimliğe devam ediyorlar.

İstanbul Tıp Fakültesi’nde büyük keyifle okumamın en önemli sebepleri arasında, o dönemde yaptığım radyo programcılığı, okul partileri organizatörlüğü, bu partilerde DJ’lik yapmam ve uluslararası tıp öğrencileri kongresinin düzenleme kurulunda yer almam vardır. Zorunlu olan dersler ve dersi yaratıcı-neşeli anlatan hocalarınkiler hariç, hiçbir derse girmedim. Yine olsa yine girmem muhtemelen, üniversite öğrenciliği benim için başka şeyler ifade ediyor.

İlk sponsorluk görüşmemi, radyo programıma daha çok dinleyici çekmek ve sadık dinleyicilerimi memnun etmek için Kadıköy’deki bir kafe (Green House Cafe) ile yaptım. Her programda 2 çifte çay-kahve ve pasta hediye ediyordum. Sonra işi büyüttüm, bir hazır giyim mağazasından sponsorluk alıp, 5 adet baskılı t-shirt hediye etmeye başladım. Milleti eğlendirerek uğraştırmaya o günlerde başlamıştım, “bir çay kaşığına kaç pirinç tanesi sığar?” benzeri sorular soruyordum yarışmalarda. 5 sene boyunca 4 ayrı radyoda her hafta program yaptım. Ağırlıklı rock, bazen de günün popüler şarkılarını çalıyordum. Arada yine yapıyorum evde, buraya tıklayarak eski programlarımı dinleyebilirsiniz.

Değerli hocamız, rahmetli Prof. Dr. Enver Tali Çetin’in kurucusu olduğu AIDS Savaşım Derneği’nin okul temsilcisiydim. Hoca beni çok severdi, tüm aktivitelere beni gönderirdi. Bunlar içinde Türkiye güzelleriyle katıldığımız TV yarışmaları da vardır 🙂 Derneğin aktiviteleri sayesinde belki de hiçbir zaman tanışamayacağım marjinallikte insanlar tanıdım. Bunlar arasında sanatçılar, akademisyenler ve sporcular da var.

Okul hayatım boyunca iki akraba düğünü haricinde hiç gömlek giymedim. Sevmiyorum pek gömlek, kravat, ceket tarzını. Kurumsal hayatta geçirdiğim 10 sene her gün tıraş olup (o zamanlar sakal absürd karşılanıyordu), kravat takıp işe gitmek beni hayatımdan bezdirmişti. Kendimi motive edebilmek için 20 adet özel gömlek diktirip, 60 çifte yakın kol düğmesi ve 50’den fazla cep mendili almıştım. Kravatlarımı geçen sene ihtiyaç sahiplerine verdim ama kol düğmeleri ve cep mendillerime kıyamıyorum, arada kullanıyorum. Onun dışında mümkün olan her yerde eşofman, hoodie, t-shirt ve spor ayakkabılarımla bulunuyorum. Yazın da bermudadan başka bir şey giymiyorum.

İstanbul Tıp 1998’de bitti, 2000’de askere gittim. Hem de Bolu Komando’ya! Zor günleriydi Türkiye’nin, Bolu Komando da en hareketli ve sert birliklerden biriydi. Bir duygusal beraberliğe başlanacak en son zamandı, ertesi gün askere gidiyordum ve o akşam İkbal ile tanıştım. “Hayat, siz plan yaparken başınıza gelenlerdir” sözü ne kadar doğru. Tanışma o tanışma, 4 sene sonra evlendik. Seneye evlilikte 15. yılımızı kutlayacağız, son 10 senesi Yiğit Ali’yle geçen. 10. yaş gününde Yiğit Ali’ye adını taşıyan blogu hediye ettik, buradan yazılarını okuyabilirsiniz.

2001’in sonlarına doğru askerlik bitmeye yakın, 15 civarı ilaç şirketinin adreslerine ulaşıp (o günlerde Google’dan haberimiz yoktu), hazırladığım özgeçmişi insan kaynakları yöneticilerine kargoladım. Ortada ilan falan yoktu, onlara nasıl katkıda bulunabileceğimi anlatan bir yazıyla birlikte gönderdim özgeçmişimi. Dağda tatbikattayken telefonum çaldı, iki gün sonra ilk iş görüşmem için İstanbul Maslak’taydım. İnanması zor ama ürün müdürü olarak işe kabul edildim. Fakat! Askerliğimin bitmesine 2 ay vardı! Neyse, onu da kabul ettiler, askerliğim bitmesiyle birlikte 5 gün sonra Bilim İlaç’ta ürün müdürü olarak işe başladım. O günkü iş görüşmemin %80’i müzik konusundaki keyifli bir sohbetten ibaretti. Genel müdür yardımcısının özel ilgi alanıymış.

Efsane marka A-ferin’in pazarlaması bana emanet edilmişti. Fakat ürünün hakkında çıkan yalan haberler sebebiyle neredeyse 1 senedir pazarda değildi ve her şey yeniden başlıyordu. Saha ekibine ürünü tekrar çalıştırmak çok çok zordu. Ürünle yattım, ürünle kalktım, tüm rakipleri ezbere öğrendim. İK departmanından satış ekibinin tamamının doğum tarihlerinin listesini aldım. Her gün kimin doğum günüyse, arayıp kutladım. O günlerde facebook ve WhatsApp yoktu 🙂 Bu sayede satış ekibiyle çok güzel bir elektrik yakaladık. Meslek hayatımın en öğretici günleriydi sanırım. Akla gelmedik PR aktiviteleri yürüttüm. Aslında PR nedir, o günlerde öğrendim.

Bilim İlaç sonrası Sanofi’de (o günlerde Aventis idi adı) çalışmaya başladım. Global alanda pazarlamaya bakışı da orada öğrendim. Ürün müdürlüğünü yürüttüğüm ürün, Türkiye ilaç sektörünün gelmiş geçmiş en büyük pazarlama bütçesine sahipti (4 milyon Euro civarı) ve bu bana çok şey kattı. Fikir lideri iletişiminin ne kadar önemli olduğunu o günlerde öğrendim.

Ardından hayallerimin şirketi Novo Nordisk’te çalışmaya başladım. Pozisyonum ürün müdürlüğüydü ama pek çok kurumsal iletişim projesini yönetme şansı buldum. Bir şirketin çalışanını mutlu etmek için nasıl hareket etmesi gerektiğini de orada öğrendim. Kurumsal hayatımın en güzel günleriydi.

Novo Nordisk’in dünya çapındaki kurumsal iletişim projesi olan “Changing Diabetes” projesinin Türkiye ayağını başarıyla yönetirken, pek çok sivil toplum kuruluşu ve bilimsel dernekle iş birliği yapma fırsatı buldum. Bu projenin önemli çıktılarından biri, aynı zamanda kariyerimin en çok gurur duyduğum başarılarından biri oldu. Aylar süren yazışmalar ve ikna süreci sonunda, diyabeti her alanda sahiplenmek isteyen Novo Nordisk’in Türkiye çalışanlarının kartvizitlerine “Diyabeti Değiştirmek” logosunu yerleştirmek, yani kurumsal kimliği revize etmek için global yönetimden onay aldım. Kısa süre sonra Novo Nordisk, tüm ülkelerdeki kartvizitlerinde, ülkenin yerel dilinde “Changing Diabetes” logosunu kullanmaya başladı.

Ardından Biofarma İlaç’ta pazarlama ve satış direktörlüğü pozisyonuna transfer oldum. Toplamda 220 kişilik iki ayrı ekibin sorumluluğunu aldım. Şirketin cirosunun üçte ikisine denk geliyordu bu ekiplerin pazarladığı ürünler. 2 sene, uzun süreli bir MBA programında öğrenebileceklerimin belki de 10 katını öğrenerek mezun oldum kurumsal hayattan.

İlaç sektöründeki 10 yıllık pazarlama, satış ve kurumsal iletişim yönetimi kariyerimin ardından, 2012 yılından bu yana pazarlama, iletişim, teknoloji, inovasyon, akademisyenlik ve girişimciliğin birbiriyle paslaştığı işleri yürütüyorum.

Profesyonel olarak; sürdürülebilirlik iletişimi ve trendleri, teknoloji iletişimi, gelecek trendleri, yeni teknolojiler, inovasyon, siber güvenlik, dijital dönüşüm uygulamaları ile ilgileniyorum. Bu başlıklar altında hem konferanslarda hem de şirket toplantılarında konuşma ve moderasyon yapıyorum. Speaker Agency ile bu alanda 10 senedir çok keyifli bir birlikteliğimiz var; benimle ilgili detaylara buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yukarıdaki konular, benim aynı zamanda eğitimini de verdiğim konular. 2013 – 2018 arası bu Yeditepe Üniversitesi’nde MBA programında, dijital pazarlama iletişimi dersi verdim. 2019 Bahar döneminde Kadir Has Üniversitesi’nde, dünyada ilk kez benim tarafımdan açılacak olan dersi vermeye başladım. Bu dersin adı “Teknoloji İletişimi”. Teknoloji iletişimi ile ilgili detaylı bilgi için buraya bakabilirsiniz.

2019 Şubat ayında mezun olduğum İstanbul Tıp Fakültesi’nde; “Geleceğin Tıbbı ve Yeni Sağlık Teknolojileri” adlı zorunlu 1. sınıf dersinde “Teknoloji Tarihi ve Teknoloji Kültürü” derslerini vermeye başladım.

2012 – 2019 yılları arasında dijital pazarlama ve dijital iletişim projeleri üreten Social Touch isimli ajansın kuruculuğunu ve yönetimini sürdürdüm.

Aralık 2017’de ODTÜ’nün organize ettiği TEDxMETUAnkara’da “Geleceğin Suçları, Güçleri ve Aşkları” başlıklı bir konuşma yaptım. Bu konuşmaya hazırlanırken çok ama çok eğlendim, keza konuşurken de. Henüz 120.00 kez izlenmiş, o sayıyı artırmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki öğrenciliğim sırasında edindiğim “gönüllülük” kültürünü devam ettirmeye gayret ediyorum. Halen yönetim kurulu veya danışma kurulu üyeliğini sürdürdüğüm sivil toplum kuruluşları arasında REPMAN İtibar Araştırmaları Merkezi, TEGEP Eğitim ve Gelişim Platformu, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği, Kanserle Dans Derneği, Gülmek İyileştirir Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Medya Araştırmaları Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi Siber Güvenlik Merkezi bulunuyor. Yenibirlider Derneği’nin profesyonel mentoru ve gönüllüsüyüm.

41 yaşıma kadar neredeyse hiç kitap okumadım desem, muhtemelen inanmazsınız. Elbette “hiç” derken, şimdi ile karşılaştırdığımda hiç. Bir Mayıs günü, Alaçatı sokaklarında yürürken Nejat İşler’in kitabına denk geldim, daha yeni çıkmış o günlerde. 2 günde silip süpürdüm kitabı, kendisini çok severim, 25 yıldır izlerim. Sonra dedim ki, Sertaç sen demek ki bugüne kadar seveceğin kitapları bulamamışsın. Son 4 senedir deli misali kitap okuyorum. Okuduğum kitapların tamamı teknoloji, inovasyon, gelecek trendleri, pazarlama ve iletişimle ilgili. Roman, şiir gibi edebiyat ürünlerini okumayı da deniyorum ama şimdilik pek beceremiyorum. Belki onun da bir yaşı vardır. Şu kadarını söyleyebilirim; 20 yaşımda okumaya başlasaymışım, şu anda başka biri olurmuşum muhtemelen. Yiğit Ali’ye kazandırdığımız en güzel alışkanlık, severek kitap okumak galiba.

2020’yi pandemi ile birlikte anacağız gibi duruyor. Mart ayı itibariyle herkesin evlere kapandığı günlerde ben de kendime yeni bir iş edindim: Yeni Nesil Yayıncılık. LinkedIn’in Türkiye’deki kullanıcıları arasında canlı yayın yapma onayı alan (bildiğim kadarıyla) ilk kişiyim. Haftada birkaç gün LinkedIn, YouTube, Twitter, Facebook, Instagram, Periscope, Twitch olmak üzere 7 kanalda aynı anda farklı sektör ve akademik alanlardan kişileri canlı yayınımda konuk ediyorum. Yakında yaptığım yayınların sayısı 100’ü bulacak. Kayıtların tümünü YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz.

Dilerseniz hepsinin podcast kayıtlarını da buradan dinleyebilirsiniz.

Aralık 2020’de hafta içi her gün 12.00’de bir radyo programı yapmaya başladım. Sevdiğim müziklerle birlikte günün teknoloji haberlerini aktarıyorum. Canlı veya sonrasında bir podcast gibi dinleyebilirsiniz. Buraya tıklamanız yeterli.

Büyüyünce Ayhan Sicimoğlu ile Vedat Milor arası biri olmak istiyorum.

Bence başarının tanımı şöyle:

İstediğin gibi yaşamak.

BENİ TAKİP EDİN